YÜKLENİYOR...

Yetim ve Öksüz Çocukları Barındıran Vakıf

Yetim ve Öksüz Çocukları Barındıran Vakıf

Vakit ikindi üzeriydi... İkisi de fikir adamıydı. Şehirlerarası otobüsle İstanbul'dan Ankara'ya gidiyorlardı.
Söz devlet-millet ilişkisinden, bu milletin devlete olan sevgisinden, devlet büyüklerinin baba konumunda sayılmasından açılmıştı.
Biri bu fikri abartılı buluyordu. Arkadaşı ona Ömer Seyfettin'in Pembe İncili Kaftan hikâyesini hatırlattı:
-Muhsin Çelebi'nin devletine bağlılığını hatırlasana.
-Ömer Seyfettin'in yazdıkları, adı üstünde, hikâye... Bana belge göstermelisin.
Otobüs Bolu'ya yaklaşmıştı. Birden heyecanlandı arkadaşı:
-Peki sana "belge göstereceğim" desem, benimle şimdi otobüsten aşağı iner misin?
-Nerede?
-Şimdi hemen, burada!
-Ama biz Ankara'ya gidiyorduk... Neyse, peki... İnerim. Yeter ki beni ikna et...
-Haydi in öyleyse...
Bolu'ya gelmişti otobüs. Biri kararlı, diğeri meraklı olarak otobüsten indiler. Biri önde diğeri arkada bir hayli yürüdüler...
Geldikleri mekândan içeri girdiklerinde beriki dudak bükerken arkadaşı onu büyükçe bir kitabenin önünde durdurdu.
-Şimdi oku bakalım lütfen sesli olarak.
“Kara Timurtaş Paşa, Osman Gazi'nin silah arkadaşlarından, onunla birlikte birçok fetihlere katılmış önemli bir akıncı beyidir...” diye başlayan uzunca kitabenin alt satırları şu cümlelerle bitiyordu:
“Kara Timurtaş Paşa'nın torunlarından Mehmet Bey (Hicri 905, Miladi 1500) yılında bütün mal varlığını satarak, Bolu'da, içinde namaz kılınmak üzere bir cami yaptırıp vakfettiği gibi yanı başına da bir imarethane kurup, orada da öksüz ve yetim olup da okumaya gelen kimsesiz çocukların barınmasını sağlamak üzere..."
Devam etti arkadaşı:
-Bütün mal varlığını harcayıp kurmuş bu vakfı.. Özellikle öksüz ve yetimlere, ayrıca gariplere ve yolculara da hizmet verilmiş. Şimdi anladın mı “hikâye” dediğin Muhsin Çelebi örneğinin gerçek olduğunu?

Yayın Tarihi

Sosyal Medyada Paylaş