YÜKLENİYOR...

"Böyle bir ifşaat, bugüne kadar örtbas edilmiş tarihi gerçeklerin şuursuzca ortaya atılmasıdır."

"Böyle bir ifşaat, bugüne kadar örtbas edilmiş tarihi gerçeklerin şuursuzca ortaya atılmasıdır."

Kıbrıs'ta tarihsel süreçte hukuki temele sahip, Anayasal tescille bugüne kadar koruma altında olan Kıbrıs Türk Vakıflarının günümüze gelinceye kadar maruz kaldığı hukuk dışı müdahalelerle mağdur edilmiş olduğu apaçık ortadadır.

Uzun Soluklu EVKAF Mücadelemiz

1821’li yıllarda Kıbrıs Rum Ortodoks kilisesinin ve yöneticilerinin yasal olmayan yöntemlerle Kıbrıs Türk Vakıflarına karşı başlatarak devam ettirdiği müdahalelere ilaveten 1878 Kıbrıs Konvansiyon antlaşması sonrasında İngiliz Koloni İdaresinin Ada’yı işgal etmesinin ardından devam ettirilen ve yakın tarihimizde, 1960'ta Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kurulması ve sonrasında daha da derinleştirilen ve Türk Vakıf mallarını gasp etme, yağmalama ve istimlak etme girişimleri tarih önünde sabit olup; tüm bu eylemler, esasen EVKAF MÜCADELESİNİN UZUN SOLUKLU DİRENİŞLERLE YAŞATILMA ÇABALARININ aynı zamanda bir göstergesi durumundadır. Gerek Kilisenin, gerek İngiliz Koloni idaresinin ve gerekse Kıbrıs Cumhuriyetini işgal eden Rum yönetiminin, Kıbrıs Türk Vakıflarına reva gördüğü bunca haksız müdahalelerle karşı karşıya bırakılan Kıbrıs Türk Vakıflarının kurtarılması, kuşkusuz böyle bir mücadeleyi zorunlu ve gerekli kıldığı muhakkaktır.

Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesinin Vakıf emlakini işgal girişimleri; İngiltere'nin sömürge rejimi ile yönettiği Kıbrıs adasında Türk Evkafına karşı uyguladığı "yasalarla el koyma, sömürme ve yönetme" nitelikli tutumu ve icraatları, Evkaf anlayışının ve kutsallığının özüne indirilmiş birer darbe olmaktan başka hiçbir anlama gelmediği; Evkaf İdaresi yönetiminin İngiliz Evkaf Delegelerinin kontrolüne verilmesiyle, Kilise üst düzey yetkilileriyle oluşturulan Evkaf mallarını yağmalama işbirliği girişimleri, birçok Vakıflarımızın yitirilmesine yol açmış; Vakıf kurumumuzun ise haksız yere fakirleşmesine sebep olmuştur.

Ata Yadigarımız Kıbrıs Türk Vakıfları

Tescilli Vakfiyeleri ile sabit olan, ek binaları net bir şekilde belirlenmiş ata yadigarımız Kıbrıs Türk Vakıfları miktar olarak bugün ne yazık ki gerçek rakamları ile ifade edilememektedir. Yitirilmiş, liste dışı bırakılmış yüzlerce Vakıf emlakimizden sadece söz edilmekte, ancak bunlara yeniden sahip olunamamakta; dolayısıyla, Vakıf yapan atalarımızın, Vakfiyeleri ile insanlık adına yapılmasını istediği hayır hizmetlerinin yerine getirilmesinin de mümkün olmadığı açıkça ortadadır.

Türk toplumunun ayakta kalmasında, bu adada varlığını sürdürmesinde ve buralarda söz sahibi olabilmesinde en gerçekçi ve yararlı olan Ata yadigarı Vakıflarımızın hayati rolü olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Hukuk dışı uygulamalarla Türk Vakıf mallarının yitirilmesi, Kıbrıs Türk Toplumunun aynı zamanda milli varlığına, mali ve manevi açıdan yapılmış haksızlık ve darbeleme eylemi olarak değerlendirilmelidir.

Baf’ta Ortaya Çıkarılan Türk Vakıfları

Güney Kıbrıs Rum kesiminde oluşturulmuş bulunan ve Kıbrıs Türk Vakıflarını kontrolü altına alan Komitenin Türk Vakıflarının tarihi süreçte uğradığı haksızlıkları göz ardı ederek sürpriz çıkışlarla, basın yolu ile bir miktar Vakıf malının ortaya çıktığını müjdeli ve ifşa eder nitelikte bir haber olarak vermesi abesle iştigalden öte bir şey değildir. Baf Kaymakamlığına bağlı Kıbrıs Türk Malları biriminin, Baf kazasında 51 adet Kıbrıs Türk Mezarlığının tespit edildiğini; buna ilaveten 34 adet Caminin bulunduğunu; 5 caminin ise eski eser kapsamına alındığına ilişkin Filelefteros gazetesinde çıkan haber oldukça şaşırtıcı ve ilginçtir. Kıbrıs Türk Malları Biriminin, tarihsel süreç içerisinde yitirilmiş bulunan Türk Vakıf mallarının birer birer tespitini yapması; yıkılan mescitlerimizin ve eğitim yuvalarımızın kimler tarafından nasıl harap edilerek ortadan kaldırılmış olduğunu açıkça ortaya koyması ve dünya kamuoyunu bilinçlendirmesi daha isabetli olacaktır. 51 adet Kıbrıs Türk mezarlığının yanı sıra 34 adet Caminin bugüne kadar kayıtlarda görülmemesi veya bilinmemesi kabil değildir. Böyle bir ifşaat, bugüne kadar örtbas edilmiş bulunan tarihi bir gerçeğin şuursuzca ortaya atılmasından öte bir anlam taşımamaktadır.

Yayın Tarihi

Sosyal Medyada Paylaş